Bu çalışmanın amacı, Yozgat’ın en büyük ilçesi olan Sorgun’un Coğrafi Özellikler, Tarih, Nüfus ve İdari Yapılanma, Ekonomi, Eğitim, Termal Turizm, Tarihi Mekanlar, Başlıca Yapılar vb. gibi başlıklar altında tanıtımını yapmaktır.
1. COĞRAFİ ÖZELLİKLER
A) Coğrafi Konum
Sorgun, İç Anadolu Bölgesinin Orta Kızılırmak Bölümünde yer alan Bozok Platosu üzerinde kurulmuştur. 34-36 derece 10 dakika doğu meridyenleri (boylamı) ile 39-40 derece 15 dakika kuzey paralelleri (enlemleri) arasında yer alır. Denizden yüksekliği 950 m. ve yüzölçümü 1769 km. karedir.
İl merkezine 33 km uzaklıktadır. İlçe, Türkiye’nin doğusunu batısına bağlayan E-88 karayolu ile kuzeyini güneyine bağlayan Samsun-Adana karayolu kavşağı üzerinde bulunmaktadır. Doğuda Akdağmadeni ve Saraykent, güneyde Sarıkaya, kuzeyde Çorum, Aydıncık ve Çekerek, batıda Yozgat Merkez İlçesi ile çevrilidir.
B) Yerşekilleri
Bozok Yaylası İçerisinde yer alan ilçe arazisine tamamen düzlük hâkimdir. İlçenin Kuzey Doğusu dağlıktır. İlçe toprakları içinde bulunan Eymir Yaylası, İç Anadolu ve Karadeniz Bölgesi Arasında doğal, dağlık bir sınır oluşturur. Bölgede bulunan tepeler fazla yüksek değildir. İlçenin güneyinde, Kerkenez Dağlarının devamı olan üç tepeler bulunur. Yükseklik kuzeye gittikçe artar. Sivri, Halil Baba, Durali Baba, ilçenin en önemli yükseltileridir.
C) Akarsular & Göletler
İlçenin ortasından geçen Eğriöz ve Delibaş dereleri şehri ikiye bölmektedir. Akdağlar’ın batı eteklerinden doğan Kanak Suyu, Bozok Platosu’nun doğusundaki suları topladıktan sonra Merkez ilçe topraklarından geçip Sorgun Doğankent’ten gelen suları da toplayarak kuzey batıdan güneybatı yönüne akar. Yeşilırmak Havzası’ndaki Çekerek Suyu, Sorgun’daki küçük akarsuları da katarak kuzeye döner ve Tokat il sınırına girer.
İlçe sınırları içinde büyüklü küçüklü çok sayıda gölet vardır. Bunlar; Dişli, Yaycılar, Doğankent, Karakaya ve İkikara göletleridir. Gelingüllü Barajı de ilçe sınırları içindedir.
D) Iklim ve Bitki Örtüsü
Sorgun’da yazlar sıcak ve kurak kışlar soğuk ve sert olan kara iklimi yaşanır. Kuraklık ve step bitki örtüsü yörenin tanıtıcı özelliklerindedir. Temmuz ve Ağustos sıcak ve kurak aylardır. Kış ve ilkbahar yağışlı mevsimleridir. Kışları yağış kar şeklinde olur.
İl yüzölçümünün yüzde dokuzu ormanlarla kaplıdır. Sorgun’un ise 10.504 hektarlık alanı ormandır. Kurak iklimin sonucu tabii bitki örtüsü bozkırlar halindedir. İlçenin kuzey ve kuzey-doğusu, Eymir-Gökiniş-Karalık-Araplı çizgisinde meşelik olup azda olsa çam ormanı vardır. Ayrıca ilçe genelinde derelerin kenarları kavak ve söğüt ağaçları ile çevrilidir.
2. İLÇENİN TARİHİ
A) Türklerden Önceki Dönem
Eski medeniyetlerin beşiği olan Sorgun’un tarihi çok eski devirlere dayanmaktadır. Sorgun sınırları içerisinde bulunan Alişar Höyüğü’nde yapılan kazılarda 5000 sene öncesine ait eserler bulunmuştur. Başta, Kerkenes (Pteria) Antik Kenti, Alişar Höyüğü, Çadırhöyük ve Hapisboğazı harabeler olmak üzere, ilçe sınırları içinde 21 adet sit alanı bulunmaktadır. 1927 yılından beri yerli ve yabancı arkeologlarca, yukarıda zikredilen höyük ve harabelerde yapılan kazı ve araştırmalar sonucunda, bölgede birçok kültür tabakasının varlığı ortaya çıkarılmıştır. Bu bulgular sonucu bölgenin yerleşim tarihinin MÖ 3000 yıllarına kadar uzandığı tespit edilmiştir. MÖ 2000 yıllarında başlayan Hitit egemenliği 1200 yıllarına kadar devam etmiş, bu tarihten itibaren bölgede Frigler, Kimmerler, Lidyalılar hâkimiyet kurmuşlardır. Perslerin, Lidyalıları ortadan kaldırması üzerine, Sorgun toprakları bir dönem Perslerin egemenliğine geçmiştir. Bir müddet sonra bölgeye yerleşen Galatların eline geçen topraklarda, MÖ. II. asırda başlayan Roma’nın Anadolu hâkimiyeti, sürekli genişleyerek devam etmiş ve Miladın ilk yıllarından itibaren bütün Anadolu, Roma hâkimiyetine girmiştir. Bu tarihten itibaren Türk yurdu, olmasına kadar geçen süreç içerisinde bölge, genellikle Bizanslıların elinde kalmıştır. Bizanslılar zamanında bu bölgenin “Pitriya” adıyla anıldığı rivayet edilmektedir. Bizans’ın İslâm’dan önce Sasanilerle girdiği uzun savaş dönemleri, daha sonra Emevî ve Abbasîler zamanında Müslümanlarla yapılan ve karşılıklı akınlarla meydana gelen sürekli bir savaş ortamı, bölgenin boşalmasına sebep olmuştur. Nitekim Türklerin geldiği ilk yıllarda bölge, nüfus olarak hemen hemen boşalmış ve önemini kaybetmişti. Öyle ki şehir denebilecek her hangi bir yerleşim yeri yoktu.
B) Bölgenin Türk Topraklarına Katılması
1071 Malazgirt zaferinden sonra Türk yurdu olan bölge, önceleri Kayseri Beyliği’nin sınırları içerisindeyken, 1127’den sonra Anadolu Selçuklu Devleti topraklarına katılmıştır. Şeyh Hoca Ahmet Yesevî hazretlerinin halifelerinden Emirci Sultan (lakabı Şerefüddin) adı ile anılan Osman Efendi, bu dönemde gelerek bölgenin İslâmlaşmasında büyük hizmetler etmiştir.
Yozgat ve ona komşu bazı yörelerde daha ziyade Boz Ok’lu oymakların çoğunluğu teşkil ettikleri görülür. Bölgedeki oymaklar uzun bir zaman kendi kol adlarıyla, yani Boz Ok ve Üç Ok adlarıyla anılmıştır. Böylece Boz Ok adı, bir müddet Yozgat ve ona komşu bazı yörelerdeki oymak tarafından taşındıktan sonra bölgenin adı olmuş ve bu Cumhuriyet devrine kadar gelmiştir.
Timur’un Ankara savaşından sonra bölgeden çekilmesi üzerine Bozok bölgesi Dulkadiroğluları’nın eline geçti. Dulkadir Beyliği’nin 1522’de yıkılması üzerine bölge Osmanlı Devleti’nin hâkimiyetine girdi. Osmanlı arşivindeki belgelerde ise Sorgun (Sorkun), Sorkunlu ismi, bir Türkmen oymağı adı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bölgede idari birim olarak Sorgun (Sorkun)’a 1530 yıllarına ait kayıtlarda rastlamaktayız. Sorkun oymağı, 1530 yıllarındaki idari yapılanmada Bozok kazası sınırları içerisinde kalmaktadır ve Zakirlü Aşiretine bağlıdır. Bu aşiretin Sorgun mezrasını ekip biçtikleri anlaşılmaktadır. O dönemde Sorgun’nun vergi nüfusu 45 olarak belirtilmektedir. Bu yıllarda Sorgun, Rum Eyaleti sınırları içerisinde kalan Zile kazasına bağlı bir nahiye durumundadır.
1558 yıllarında ise Sorgun, Bozok sancağına bağlı olarak görünmektedir. Bu tarihlerde Bozok Sancağı, Bozok Kazası ve Akdağ Kazası olmak üzere iki kazadan müteşekkil olup; Sorgun, Bozok Kazasının altı nahiyesinden birisidir. O tarihteki Sorgun nahiyesi, aşağı yukarı bu günkü Sorgun ilçesinin sınırlarını kapsamaktaydı. Bölgedeki ekinliklerin çoğunluğu, Kızılkocalı, Zakirlü, Ağcalu ve Çongar aşiretleri ile bu aşiretlerin obalarına aitti.
Osmanlı devletinde ilk nüfus sayımı 1831 yılında yapılmıştır. O tarihte Sorgun kazasının 6530’u “askerlik harici”, 2043’ü “askerlik çağında” olmak üzere toplam 8573 nüfusu vardır. Arşiv kayıtlarına göre 1840-1841 tarihlerinde Köhne-i Kebir’de 90 Müslim, 29 da gayr-ı müslim hane yaşamaktadır. Cumhuriyet döneminde yapılan ilk nüfus sayımında Sorgun’da şehir merkezinde 1747, köylerinde 41898 olmak üzere toplam 43639 nüfus olduğu tespit edilmiştir. 1848 yılında Sorgun’un Bozok Sancağı’na bağlı “Sorgun-ı Bozok adıyla kaza durumunda olduğunu görüyoruz. Sorgun, 1905 yılında belediyelik hüviyetini kazanmış, ve bu tarihten sonra da gerek coğrafi konumu, gerekse tarımsal ve ticari potansiyeli ile hızlı bir gelişme sürecine girmiştir.
1920 yılında yaşanan “Çapanoğlu İsyanı sırasında kısa bir süre isyancıların eline geçen kasaba, 26 Haziran 1926 yılında ilçe olmuş, 1928 yılında Köhne-i Kebir (Büyük Köhne) olan ismi Sorgun olarak değiştirilmiştir. Bir ara ilçeye Yeşilova dendiği de bilinmektedir. Bozok Sancağının idarî bir birimi olarak Sorgun, tarih içerisinde yapılan idarî değişiklikler doğrultusunda bazen kaza, bazen de nahiye statüsünde günümüze kadar varlığını sürdürmüştür. 1960’lı yıllarda ilk kömür ocaklarının açılması, bununla birlikte nakliyeciliğin gelişmesi, ilçenin E88 karayolu üzerinde olması Sorgun’un yoğun bir göç almasına sebep olmuştur. Bu tarihten sonra Sorgun’da ekonomik ve ticari hayat gelişmiş; Sorgun, Yozgat’ın en büyük ilçesi konumuna gelmiştir.
C) Sorgun Adı
Sorgun adının kaynağı konusunda net bir bilgi bulunmamaktadır. Sorgun adını bu bölgeye yerleşen bir Türk boyundan aldığını söyleyenler olduğu gibi bu bölgede yetişen bir söğüt cinsine bağlayanlar da vardır. Sorgun, Sorgun (Sorkun) Sorkunlu ismine Yörükan taifesinden olan bir oymak ismi olarak da rastlıyoruz. Sorgun, Anadolu’da yaygın olarak kullanılan söğüt ağacının bir türüne verilen bir isimdir. Sultani Söğüt, ban ağacı, sepetçi söğüdü adı da verilir. İlçenin isminin sulak yerleri seven bu bitkinin bol yetişmesinden almış olmasını kabul etmek daha doğrudur. Zira, XVI. yüzyılın başlarına ait Osmanlı kaynaklarında, Bozok bölgesinde 9 ayrı yere Sorgun veya Sorguncuk adı verildiği görülmektedir. İlçenin güneyinden geçen “Eğriöz Çayı” kuzeyinden gelen “Delibaş Çayı” ile Sorgun’un içinde birleşir. Bu su havzalarında değişik türden söğüt ağaçlan yaygın olarak yetişmektedir. Köylerde salkım söğüde “Sorgun Söğüdü’ denir ki, bu da bu bölgede söğüt ağaçlarının bol yetiştirildiğin ya da bu bölgenin bu ismi bildiğini gösterir. Bölgede idari birim olarak Sorgun’a 1531 yıllarına ait kayıtlarda rastlamaktayız.
3. İDARİ YAPILANMA VE NÜFUS
Gerek ilçe merkezi nüfusu gerekse köyleriyle birlikte toplam nüfusu açısından Yozgat’ın açık ara en büyük ilçesi konumundaki Sorgun’un Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi 2016 yıl sonu verilerine göre toplam nüfusu 78,133, ilçe merkezi nüfusu ise 51,408’dir. Toplam nüfusun % 66’sı, bir başka ifadeyle 3’te 2’si ilçe merkezinde yaşamaktadır. 26,725 olan belde/köy nüfusu ise merkez ilçe dahil en büyük belde/köy nüfusudur. Aşağıdaki tablo Yozgat’ın ilçelerinin son 3 yıldaki nüfus değişimini ve ilçeler arası nüfus sıralamasını gösteriyor. Tabloda görüleceği üzere merkez ilçe nüfusu çok önemli bir değişiklik göstermemekle birlikte belde/köy nüfusu azalmaktadır. Yozgat geneline bakıldığında bu durum daha belirgin olup; köy belde nüfusu 2014-2016 arası 14,051 kişi azalmıştır. Biraz daha geriye gidecek olursak, adrese dayalı nüfus kayıt sistemine geçilen 2007 yılında il geneli toplam belde/köy nüfusunun 226,596 olduğu görülmektedir. Bugün bu nüfusun 152,717’ye düştüğünü hesaba katarsak çok büyük bir nüfus kaybı yaşadığımızı; başka bir ifadeyle 10 yıl gibi kısa bir süre içerisinde Yozgat’ın kırsal nüfusunun 1/3 oranında azaldığını söyleyebiliriz. Son 10 yıllık dönemde Türkiye genelinde nüfusu en çok azalan il olan Yozgat’ın nüfus kaybının neredeyse tamamı köylerdeki nüfus kaybına bağlıdır. Acı gerçek şudur ki, köylerimiz hızla boşalmaktadır. Sorgun Düşünce Kulübü “Nüfus ve Göç” dosyasında bu konulara ayrıntılı olarak değinilmiştir. http://sorgundusuncekulubu.com/?cat=48
1926 yılında ilçe olan ve o zamanlar 1.700 civarı bir nüfusa sahip olan Sorgun, eski adıyla Köhne-i Kebir, özellikle Perşembe pazarıyla sadece bağlı köyleri için değil, civar ilçeler için de önemli bir merkez vasfı taşımakla birlikte, uzun bir süre köy ve kasaba hüviyetinden kurtulamamıştır. Bu seyir 1965’lerde linyit ocaklarının işletime açılmasıyla değişmeye başlamış ve Sorgun 1970’lerden sonra hızla büyüyerek şehirleşme evresine geçmiş; şehirde bu büyümeye bağlı olarak hizmetler, ticaret, ulaşım ve sanayi fonksiyonları da sırasıyla gelişmiştir. Şeker fabrikasının faaliyete geçmesi bu gelişmelerin sonuncusu ve belki de en önemlisi olmuş, Sorgun’un merkez nüfusu 1995 itibariyle 40,000’e dayanmıştır. Diğer yandan, bu gelişmelerin şehrin verimli tarım alanlarının imara açılarak büyük oranda kaybedilmesine yol açtığı gerçeğini de dikkat çekmekte fayda var. Şehir Coğrafyası Açısından Sorgun adlı çalışmasında Prof. İhsan Bulut Sorgun’un şehirleşmesini aşağıdaki evrelerle açıklamıştır:
- 1925-1950 arasındaki 25 yıllık dönemde büyük bir tarım köyü
- 1950-1970 arasındaki 20 yıllık dönemde tarım kasabası
- 1970-1980 arasındaki 10 yıllık dönemde tarım, madencilik ve hizmet şehri
- 1980-1990 arasındaki 10 yılda hizmetler, tarım, sanayi ve ticaretin çeşitlendiği şehir yerleşmesi
- 1990’dan sonra hızla sanayi, madencilik, ulaşım, ticaret ve hizmetlerin genişlediği, tarımın gerilediği bir şehir yerleşmesi
Sorgun’un ilçe merkezi 15 mahalleden oluşurken, ilçeye bağlı belediye sayısı 7, köy sayısı ise 74’tür. Köylerin nüfus toplamlarını incelediğimizde (aşağıdaki tablo) 74 köyden 56’sının nüfusunun 200 kişinin altında, 28’inin ise 100 kişinin altında olduğu dikkat çekmektedir. Bu da köy nüfuslarının ne derece gerilediğini gösteren çarpıcı bir istatistiktir.
4. EKONOMİ
A) Tarım
Ekonomisi büyük ölçüde tarım ve hayvancılığa dayanan Sorgun’da çok geniş ve verimli tarım alanları vardır. Hububat yetiştiriciliğinde Türkiye’nin önde gelen merkezlerinden biridir. 1998 yılında Şeker Fabrikasının faaliyete geçmesiyle şeker pancarı üretimi de oldukça artmıştır. Sulu tarım alanlarında patates ve sebze üreticiliği de yaygındır. Kuru tarım alanlarında üretilen hububatta birinci sırayı buğday alır. Bunu arpa ve çavdar üretimi izler. Bunları baklagillerden nohut, mercimek üretimi takip eder. Sorgun merkezde bağ, bahçe ziraatı daha ziyade aile ve il içi tüketime yöneliktir. Sorgun’un çevre köylerinde üretilen üzüm, sebze ve meyvelerin pazarlanması da kırsal kesimin ekonomisi içinde önemli bir yer tutar. Son yıllarda artan seracılık ve bodur meyve yetiştiriciliği gittikçe önem kazanmaktadır.
Sorgun’da 15 dönün arazi üzerinde kurulu İç Anadolu’nun en büyük jeotermal serası bulunmaktadır. Bu serada jeotermal ısıtma ile tamamen doğal domates üretimi yapılmakta yetiştirilen domatesler başta Ankara, İstanbul gibi büyük şehirler olmak üzere yurt içi pazarına sunulmaktadır. Dış piyasada ise Hollanda ve Rusya’ya ihracat yapılmaktadır.
B) Hayvancılık
Bitkisel üretimin yanında hayvancılık da Sorgun ekonomisinde önemli yer tutmaktadır. Tarımsal işletmelerin hemen hepsine hayvancılık teşvik uygulamaları ilçede modern hayvancılığa doğru gidişi hızlandırmıştır.
İlçede kurulan yumurta ve et tavukçuluğu ile küçükbaş ve büyükbaş çiftlikleri her geçen gün çoğalmaktadır. Sorgun Ticaret ve sanayi odasının raporuna göre 2016 yılı sonu itibariyle ilçedeki hayvan sayıları şöyledir: Sığır; 26,427 ad., Koyun; 26,482 ad., Keçi; 718 ad., Manda; 512 ad., Kanatlı Ticari; 214,800 ad., Kanatlı Tavuk Köy; 30,780 ad., Arı Kovanı; 3,500 ad.
C) Sanayi ve Ticaret
İlçede gelişmeye paralel olarak şirketleşme ve kooperatifleşme çalışmalarında önemli artışlar kaydedilmiştir. İlçedeki kömür ocakları nakliyeciliğin, nakliyecilik de ticaretin gelişmesine sebep olmuştur.
Yaklaşık 500 çalışanı ve nakliyeciliğe sağladığı katkı ile Sorgun ekonomisinde en büyük pay Yozgat Şeker Fabrikasına aittir. Toplam 984,903 m2 alana kurulmuş olan şeker fabrikasının kapasitesi 420,000 ton/yıl şeker pancarı, 61,000 ton/yıl şeker, 16,800 ton/yıl melas ve 113,400 ton/yıl küspedir.
Sorgun ekonomisini sürükleyen sektörlerden biri de şüphesiz ilçe topraklarında bulunan tuğla fabrikalarıdır. İlçenin toprakları, tuğla yapımında elverişli olduğu için, özellikle son yıllarda briket ve tuğla imalat sanayisi işletmelerinin sayısı artmıştır. Yılda 25 milyon tuğla üreten ve bunun yaklaşık %25 ini Türkiye pazarına sunan bu fabrikalar, aynı zamanda 800 kişiye iş imkânı sağlayarak Sorgun’un ekonomik hayatına büyük bir katkı sağlamaktadır.
Bunların haricinde toplam 240 dükkân bulunan 2 adet küçük sanayi sitesi çevre ilçe kasaba ve köylere de hizmet vermektedir. Ayrıca 22 adet akaryakıt istasyonu, 4 adet un fabrikası, 1 adet yem fabrikası vardır. Yine 10 ton/ saat kapasiteli 1 adet çelik eşya üretim atölyesi ve 2 adet bakliyat eleme ve paketleme işletmesi, 1 adet bina dış cephe yalıtım fabrikası ve 1 adet seramik işletmesi mevcuttur. Sorgun’da TMO Ajans Müdürlüğü, 59 adet kooperatif, 1 adet motorlu taşıyıcılar kooperatifi bulunmaktadır.
İlçede 2016 sonu verilerine göre; Gerçek ve Basit Usülde Mükellef toplam sayısı 3,445 olup; bu sayının 452’si birinci sınıf gerçek usulde vergi mükellefi, 1120’si ikinci sınıf gerçek usulde vergi mükellefi, 826’sı Gayrimenkul Sermaye İradı ve 1,103’ü Basit Usül Mükellefidir. Kurumlar Vergisi Mükellefi ise 28 adet A.Ş., 322 Ltd. Şti. Olmak üzere toplam 350’dir.
D) Madencilik
Özel sektöre ait Yeni Çeltek Kömür İşletmesi, Savana Kömür İşletmesi, Doğan madencilik ve Havza Madencilik işlettikleri kömür ocakları ile nakliyecilik ve işçi istihdamı konusunda büyük fayda sağlamaktadır. Sorgun, büyük bir yeraltı zenginliğine sahiptir. Linyit kömürü ve termal kaynaklardan sonra Sorgun’un Temrezli, Mehmetbeyli ve Akoluk köyleri arasında Türkiye’nin en zengin uranyum yataklarının bulunduğu tespit edilmiştir. Türkiye’deki uranyum rezervlerin 9 bin ton civarında olduğu belirtilirken, Sorgun’daki uranyum rezervinin 7 bin tona ulaştığı kaydedilmektedir. Sorgun topraklarında bulunan değerli madenlerden bir de manganezdir. Sorgun’a bağlı Aşağıcumafakılı Köyü sınırları içerisinde bulunan 1 milyon ton manganez rezervi gün yüzüne çıkartılmayı beklemektedir.
5. EĞİTİM
A) İlk ve Orta Dereceli Okullar
İlk ilkokulun 1940 yılında (Yeşilyurt İlkokulu), ilk ortaokulun 1949 (Sorgun Ortaokulu), ilk lisenin (Sorgun Lisesi) 1969 yılında açıldığı, ilk İmam Hatip Lisesinin ise 1976 yılında açıldığı Sorgun ilçe merkezinde (Sorgun İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü websitesindeki verilere göre) bugün toplam 44 adet ilk ve orta dereceli eğitim kurumu bulunmaktadır. Belde ve köylerdeki okulları da dahil ettiğimizde; ilçe genelindeki ilk ve orta dereceli eğitim kurumu sayısı 89 olmaktadır. Aşağıdaki tablo mevcut durumu özetlemektedir.
1940 yılında açılan geçmiş olan Sorgun Yeşilyurt İlkokulu artık aşağıdaki tarihi binasında değil, Sorgun Lisesi’nin eski binasında faaliyete devam etmekte, böylece en azından ismi yaşatılmaktadır. Eski binayı Rehberlik Araştırma Merkezi kullanmaktadır. Sorgun Lisesi ismi ise tüm liselerin Anadolu liselerine dönüşmüş olması sebebiyle tarihe karışmıştır.
Sorgun’daki eğitim kurumlarından bazıları Sorgun Düşünce Kulübü tarafından 2015 yılında dosya konusu yapılarak ayrıntılı olarak işlenmiştir. Bu dosyalara aşağıdaki bağlantılardan ulaşılabilir.
Sorgun Yeşilyurt İlkokulu: http://sorgundusuncekulubu.com/?cat=87
Sorgun Lisesi: http://sorgundusuncekulubu.com/?cat=84
Sorgun İmam Hatip Lisesi: http://sorgundusuncekulubu.com/?cat=81
Sorgun Kur’an Kursu: http://sorgundusuncekulubu.com/?cat=92
B) Yüksek Okullar
Bozok Üniversitesine bağlı Sorgun Meslek Yüksek Okulu 2013-2014 eğitim/öğretim döneminde faaliyete başlamıştır. Yüksekokul bünyesindeki Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik, Muhasebe ve Vergi Uygulamaları, Bilgisayar Programcılığı ve İnşaat Teknolojisi, Otomotiv Teknolojisi ve Optisyenlik ön lisans programları eğitim-öğretime devam etmektedir.
6. TERMAL TURİZM
Yolların kesişme noktasında bulunan Sorgun ilçesi, Sağlık Turizmi açısından büyük bir potansiyele ve özelliklere sahiptir. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Ekoloji Hidroklimatoloji kürsüsünce yapılan araştırmalara göre Sorgun’daki termal sularının romatizmal ağrılara, kronik iltihaplı hastalıklara, spazm benzeri hastalıklara, kırık-çıkık rahatsızlıklarına, kadın hastalıklarına, deri hastalıklarına ve böbrek hastalıklarına hastalık ve ameliyat sonrası rahatsızlıklar ve metabolizma bozukluklarına iyi geldiği belirlenmiş, Sağlık Bakanlığı’nın raporlarında da onaylanmıştır. Yıllardır yerel ölçekte kaplıca işletmeciliğinin yapıldığı Sorgun’da, son yıllarda termal turizm alanında önemli adımlar atılmaya başlanmıştır. İlçede çıkan sıcak su kaynağından istifade edilerek beş yıldızlı termal turizm tesisi kurulmuştur.
Sorgun kaplıcaları, kurulmuş ve kurulmakta olan, dünya standartlarında beş yıldızlı tesisleriyle tüm Türkiye’de önemli bir marka olma yolunda ilerlemekte, gün geçtikçe daha çok tanınmaktadır. Termal turizmle ilgilenen pek çok yatırımcı, Sorgun’da incelemelerde bulunmuş, bunlardan bir kısmı da yatırım kararı almıştır. Sorgun’da hâlihazırda bir adet beş yıldızlı termal tesis, 2 adet de Belediye ruhsatlı kaplıca ve yan tesisleri bulunmaktadır. Özellikle yaz aylarında termal tesis ve kaplıcalara gösterilen ilgi çok büyüktür. Mevcut tesislerin fiziksel bazı eksikliklerini gidermesi, kapasitelerinin artırılması ve yeni tesisler kurulması ile birlikte ilçeye önemli bir ekonomik güç kazandıracaktır.
7. TARİHİ MEKANLAR
A) Kerkenes Harabeleri
Sorgun yakınlarındaki Şahmuratlı köyü sınırları içinde bulunan ve Hattuşaş’tan sonra Hititlerin kurduğu en büyük kentine ait olan Kerkenes harabeleri, dünyanın en önemli antik kalıntılarından biridir.
Kerkenes harabeleri çok geniş bir alanı kaplamaktadır. Kerkenes, Hattuşaş ile Kapadokya arasındaki turistik güzergâh üzerinde yer almakta olup; Sorgun merkeze 13 km, Yozgat’a 50 km mesafededir. Birinci derecede arkeolojik sit alanı olarak tescili bulunan Kerkenes, denizden 1500 metre yükseklikte, granit dağ kütlesi üzerine, surları yamaç sırtlarında yer alacak şekilde ustalıkla yerleştirilmiştir. Ünlü tarihçi Heredot’un Antik Pteria olarak tanımladığı Kerkenes’in Anadolu platosunda bulunan, bugüne kadar kurulmuş en büyük demir çağı yerleşim merkezi olduğu, 7 km uzunluğunda ve sağlam biçimde tahkim edilmiş 7 kapısı bulunan bir surla çevrilmiş olduğu tahmin edilmektedir.
Kerkenes dağı antik kentinde ilk yüzey araştırması çalışmaları 1993 yılında başlamış, 1998-2000 yıllarında müze ile katılımlı araştırma şekline dönüşmüştür. 2001 yılından bugüne kadar da İngiliz Dr. Geoffrey Summers başkanlığında kazı ve araştırmalar devam etmektedir. Şehrin demir çağında M.Ö. 600 yıllarında Medler tarafından kurulduğu tahmin edilmekte ise de 2003 kazı sezonunda Frigce yazıtlar bulunması kentin yıkılmadan önce büyük ölçüde Frigleştiğini göstermektedir. Kentin yaklaşık 7 km. olan sur duvarları 2,5 kilometrekarelik bir yerleşim alanı oluşturmaktadır. Heredot, Kerkenes Dağı üzerinde yer aldığı tahmin edilen Pteria şehrini Halys ırmağının (günümüzde Kızılırmak) doğusunda ve Kapadokya bölgesinin en iyi korunan şehri olarak tanımlamaktadır.
Heredot’a göre bu şehir, 547 yılında Pers kralı Krezüs tarafından kuşatılmış; kent zaptedilmiş, halkı esir alınarak kent yakılmış ve surları yıkılmıştır. Yerleşim alanı kamu yapıları ve sivil yapı adaları ile gelişmiş bir su toplama ve kullanma sistemi içermektedir. Bugün Kerkenes harabelerini çepeçevre saran sur kalıntıları yerinde durmaktadır. Hafif eğimli arazi üzerinde tam orta yerde Sülüklü Göl (Büyük Göl) olarak anılan yerde yaklaşık çapı 20 m. olan bir su birikintisi bulunmaktadır. Bu gölün benzerleri olan “Kızlar” ve “Atlar” gölleri de yine Kerkenes harabeleri içinde yer almaktadır.
B) Hapis Boğazı Harabeleri
Hapis Boğazı Harabeleri, Yozgat’ın en büyük tarihi kalıntılarından biri olmasına rağmen en az bilinen tarihi zenginliklerimizdendir. Hapisboğazı Harabeleri Yeniyer (Karakız) kasabasının hemen yanıbaşındadır. Hapisboğazı Harabeleri kayalardan/taşlardan yontulmuş hayvan ve eşya figürlerinden oluşmaktadır. En meşhurları aşağıdaki aslan figürüdür.
C) Alişar Höyüğü
Sorgun’un en önemli tarihi zenginliklerinden biri olan Alişar Höyüğü, Sorgun’un 25 km güneydoğusunda, Alişar köyünün kuzeyinde bulunan bir höyüktür. Bir çukura kurulan höyüğün eni 520 metre, boyu ise bir kilometreye yakındır. Burası ilk defa 1927 yılında Şikago Üniversitesi’nden bir heyet tarafından kazılmış ve 1932 yılında Alişar Höyük’teki tarihi kalıntılar meydana çıkarılmıştır.
Yapılan incelemeler sonunda Alişar’da beş kültür katı ortaya çıkartılmıştır. Alişar Höyüğü ve çevresinde sırasıyla Frigler, Medler, Persler, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı izlerine rastlanmıştır.
Höyüğün ilk kuruluşundaki hali (M.Ö. 3200–2600) dörtgen planlı, kerpiç duvarlı, düz damlı evleriyle basit bir köy görünümündedir. Bundan sonraki devirlerde şehrin iç kalesi olduğu, evlerin belirli bir plana göre yapıldığı ve bazılarında duvarların içten ve dıştan sıvandığı görülür. Bu devirde şehir surla çevrilmiştir. Mezopotamya ile kültür alış verişinin bu devirde başladığı anlaşılmaktadır. Üçüncü devirde ise, iki sur da, yani iç kale ve dış kale kuvvetlendirilmiş, iç kalenin alanı genişletilmiştir. M.Ö. 2000-1500 yılları arasında Alişar, büyük bir şehir hüviyetine bürünmüştür. Eski tunç çağının tersine, Hititler alt şehri yurtlandırmışlardır, yine alt şehir eski Hitit çağını karakterlendiren büyük bir surla sağlamlaştırılmıştır. Şehir, geniş planlı kale kapıları, yeraltı yolları ve yer yer kulelerle kuvvetlendirilerek savunmalı bir hale getirilmiştir.
Büyük Hitit çağında (M.Ö. 1400- 1200) önemini kaybetmeyen höyük, yine küçük bir yerleşme alanı olmuştur. Beşinci devirde M.Ö. 1200–700 yıllarında Alişar’da, Hitit – Frig Kültürü görülür. Artık bu devirden sonra alt şehir önemini kaybetmiştir. Bundan sonra şehirde ortaya çıkan eserler, Frig kültürünün ağırlığını ortaya koymuştur. Bu çağda iç kale eski temelleri üzerine yeniden yapılmışsa da M.Ö. 19. yüzyıla ait olan ilk yapı katının iç kale suru bir yangınla ortadan kalkmıştır. Frig devrinden sonra önemini iyice kaybeden Alişar; Med, Pers, Helenistik Çağ, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı devirlerini yaşamışsa da bu devirlerden söz edilebilecek önemli izler yoktur.
C) Çadırhöyük
Çadırhöyük, Sorgun’a bağlı Peyniryemez Köyü’nde, köyün yaklaşık 2 km kadar güneyinde, Esenli- Gelingüllü Baraj havzasında yer almaktadır. Yaklaşık olarak 32 metre yükseklikte, 220 metre çapındadır. Çadırhöyük, ilk kez 1926 yılında Von der Osten tarafından tespit edilmiştir. Alişar Yöresel Yüzey Araştırmaları kapsamında 1993 yılında Chicago Üniversitesi adına Dr. Ronald L. Gorny tarafından tekrar incelenen höyükte 1999 yılında başlatılan kazı ve araştırmalar halen devam etmektedir.
Çadırhöyük’te yapılan kazılar neticesinde çeşitli dönemlere ait, haç, bronz iğne, ağırlıklar, ağırşaklar, pişmiş toprak eserler, işlenmiş kemikler bulunmuştur. Kalkolitik, İlk Tunç Çağı, Proto-Hitit, Hitit İmparatorluk Çağı, Frig, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait tabakalar tespit edilmiştir
8. BAŞLICA YAPILAR VE MEKANLAR
A) Salih Paşa Camii
Şu anki Salih Paşa Camii 1997 yılında inşa edilmiş olup ondan önceki yapının tarihi 1813 yılına kadar gitmektedir. 1813 yılından önce yerinde Hacı Cafer Mescidi adlı başka bir yapı olduğu bilinen eski Salih Paşa Camii 1955 yılında da kapsamlı bir tadilat geçirmiştir. Salih Paşa Camii hakkında ayrıntılı bilgiye Sorgun Düşünce Kulübü üyelerinden Adnan Korkmaz 2016 yılında yazmış olduğu Salih Paşa Camii adlı eserden ulaşılabilir. Eserin Pdf versiyonu Sorgun Düşünce Kulübü websitesinde mevcuttur: http://sorgundusuncekulubu.com/?p=3710 Yeni Salih Paşa Camii aşağıdadır.
B) Garajlar Yeni Cami
1965 yılında yapılan eski Garajlar Yeni Cami’nin yerine yapılarak 2009 yılında ibadete açılmıştır.
C) Dutluk Parkı
1985 yılında yapılan ve Yozgat’ın en büyük parklarından birisi olan Ahmet Uslu Dutluk Parkı, Sorgun’un en önemli mesire yerlerinden biridir.